Ekim 30, 2009

Tum Cocuklar Biliyor Mu Acaba Ulkemde, Dun Neyi Kutladik Biz?


Egitim hayatimi Ankara'da tamamladim ben.

Ve her 23 Nisan'ı, her Cumhuriyet bayramini, her 30 Agustos'u gercekten yuregimde hissettirecek kutlamalar olurdu okudugum okullarda. 10 Kasim'larda gozlerimiz dolu dolu, nefesimizden cikan dumanla ve de dimdik katilirdik anma torenlerine. Yilda en az 1-2 kere bu gunlerden herhangi birinde, Anitkabir'e giderdik okulca, aslanli yoldan yururduk. Mozalenin onunde saygiyla selam verirdik. Ben eminim, benimle ayni siralarda okuyan tum arkadaslarim, derinden hissederdi ne demek oldugunu o gunun. Ilk acilan meclisi ziyarete giderdik, 23 Nisan'larda, sinifca. Ataturk'un kendi sesinden acilis konusmasini dinlerdik. Okudugumuz kitaplardaki resimler canlanirdi gozumuzde. Anardik ve anlardik, Ataturk'u ve kurmaylarini.

Anlardik, bu ulkenin bagimsizligi adina dokulen kanlarin degerini... Bilirdik, kurtulus savasinin destansi ama gercekligini, bilirdik ne demek cumhuriyet, ne zaman acildi meclis... Yuregimiz yanarak anardik, 10 Kasim'larda Mustafa Kemal'i...

Mustafa Kemal'i anlamak siirini okurdu lisede Bilge Ogretmen her 10 Kasim'da. Cok duygulu, yurekten, dolarak gozleri... Hala kulaklarimdadir o sesi... Mustafa Kemal ulkusu yalnizca soz degil derdi o siirde...

Dunku kutlamalarda dusundum de... Simdi de cocuklar, cok degil, bundan 23 sene once benim hissedebildiklerimi hissediyorlar mi bu torenlerde... Biliyorlar mi, ne icin akitildi kanlar kurtulus savasinda, cumhuriyet nasil ilan edildi? Biliyorlar mi acaba, Mustafa Kemal'i anlamanin sadece soz olmadigini, o siirdeki gibi...

Ankara'da, Istanbul'da, Izmir'de, Adana'da, Trabzon'da, Erzurum'da, Mardin'de, Diyarbakır'da?Hissedebiliyor mu herkes, tek yurek olup sevinebilmeyi, uzulebilmeyi?
Iste bana hep, Anitkabir ziyareti ile sonlanan torenlerimizi animsatan o siir.
Anlasilmasi ve unutulmamasi temennilerimle..


ATATÜRK'TEN SON MEKTUP

Siz beni hala anlayamadiniz
Ve anlamayacaksiniz caglarca da...
Hep tutturmus "yil 1919" Mayis'in 19'u diyorsunuz
Ve eskimis sozlerle beni ovuyor, ovuyorsunuz.
Mustafa Kemal'i anlamak bu degil,
Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil.

Birakin o altin yapragi artik,
Birakin rahat etsin anilarda sehitler,
Siz bana, neler yaptiniz ondan haber verin;
Hakkindan gelebildiniz mi, yoklugun, sefaletin?
Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak degil.
Mustafa Kemal'in ulkusu sadece soz degil.

Bana mustular getirin bir daha
Uygar uluslara esit yeni buluslardan,
Kuru soz degil, is istiyorum sizden anladinizmi?
Uzaya Turk adini Ataturk kapsuluyle yazdinizmi?
Mustafa Kemal'i anlamak avunmak degil,
Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil.

Hala o acikli agitlar dudaklarinizda,
Hala oturmus on kasimlarda bana agliyorsunuz.
Uyanin artik diyorum, uyanin, uyanin!
Uluslar fethine cikiyor uzak dunyalarin,
Mustafa Kemal'i anlamak goz boyamak degil,
Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil.

Beni seviyorsaniz eger ve anliyorsaniz;
Laboratuvarlarda sabahlayin, kahvelerde degil,
Bilim agartsin saclarinizi, kitaplar
Ancak boyle aydinlanir o sonsuz karanliklar.
Mustafa Kemal'i anlamak aglamak degil,
Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil.

Demokrasiyi getirmistim size, ozgurlugu,
Goruyorum ki hala ayni yerdesiniz, hic ilerlememis,
Birbirinize dusmussunuz halka egilmek dururken,
Hani koylerde isik, hani bolluk, hani kaygisiz gulen.
Mustafa Kemal'i anlamak itismek degil,
Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil.

Arayi kapatmanizi istiyorum uygar uluslara;
Bilime, sanata varilmaz rezil dalkavuklara,
Bu vatan, bu canim vatan sizden calismak ister,
Paydos ovunmeye, paydos avunmaya, yeter yeter!
Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak degil,
Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil.

Halim Yağcıoğlu

Ekim 26, 2009

ALBUM YAPMAK ICIN ZAMAN YARATMAK LAZIM


Album yapmaktan kastim, en klasik anlamda fotograf albumu yapmak.
Sayfalari cevirdikce, fotograflara gulumseyebilecegimiz, zamanla rengi sararan, fotograflarin altina belki tarih, belki o ani simgeleyen bir kelime cumle yazacagimiz, dokunarak hissedebilecegimiz bir album yapmak.
Sahsim adina bu konuda hic iyi degilim. Sebebini her ne kadar dijital fotograf makinalari, yedek bellekler ve cd romlara yuklemey calissam da, vicdanim da bana tembelsin bu konuda tembel diyor... Gercekten en son ne zaman bir fotografcida, fotograf tab ettirdim vesikalik disinda animsamiyorum ama cok zaman oldu sanirim. Maillerle gelen fotograflari ya da, makinadan attigim fotograflari, bilgisayarimda ve yedek harddiskte yedekliyorum ama, elle tutulan bir nesneye cevirmiyorum...
Oysa ki, kronolojik sirasi var benim cocukluk fotograflarimin. Annemin, babamin fotograflarinin. Her yil, bakislar, gulusler, tarzlar degismis, yillar olgunlastirmis hepimizi cogu zaman. Ispati var o albumlerde, 80 lerin modasinin, sert gecen kislarin, yaz tatillerinin, en mutlu anlarin.
Son zamanlarda fark ediyorum ki, kameradan bilgisayara aktarmaya da useniyorum fotograflari.
Bundan bir kac ay once, Ankara'dan bir arkadasim beni ziyarete geldi Istanbul'a... Guzelce fotograflar cektik. Sonra bir ara telefonda konusurken, ben daha gonderemedim sana o fotolari dig mi, aktarmadim ki daha bilgisayara dedim... Biliyordum zaten aktarmayacagini ve gondermeyecegini dedi!!! Tescillendi bu konuda tembelligim...
Bellek yeterli oldugu muddetce aktarmiyorum. Degil mi ki aslinda anilara cok onem veriyorum, o halde bu tezati neden duzeltemiyorum?
Babaannemle telefonda konusuyoruz gecen gun. Bana dedi ki, ben bebegin fotograflarini nasil gorecegim, bende sizin gibi bilgisayar yok ki! Canim benim dedim, uzulme sen, hala bir sansimiz var, fotograflari bastirmak icin, albumler hazirlamak icin. Ben bebegin fotograflarini ceker, bebek kokulu fotograflar postalarim sana dedim... Pek bir sevindi.
Her zaman ayak uydurmak olmaz zamana, bazen gereklidir bir adim geride kalmak, geleneklere sahip cikmak. Mesela bir dugun, nisan, dogum, dogum gunu, yeni yil albumu yapmak, sayfalarinin tozlanmasina, resimlerin sararmasina izin vermek gereklidir...

KOKULAR ve BIZE HATIRLATTIKLARI (MİM)

Himmm...


Bu mimleme konusuna ilk kez adim atmis bulunuyorum :)


Sevgili Stuven (http://stuven.blogspot.com/) , mimlemis beni...

Konumuz kokular... Ilk once belirtmek isterim ki kokular cok belirleyicidir benim yasamimda. Bir koku, zaman icinde yolculuga cikartabilir, kalbimi hizli attirabilir, beni mutlu edebilir... bu pek cok kiside boyledir sanirim.



Bu sebeple firsattan istifade olarak da Patrick Suskind'in romani "KOKU"yu buradan analim ve tavsiye edelim :





Olay, 18. yüzyılda Fransa'da geçer. Kitabın kahramanı Jean-Baptiste Grenouille, tüm insancıl duyumlardan ve duygulardan yoksun, yalnızca kokulara karşı görülmedik derecede duyarlı, istediği kokuları üretebilmek için cinayet işlemekten çekinmeyen bir katildir.Paris'te pis bir ortamda doğan adam ordaki kokuyla bir yetenek kazanır ve bunun onun için verilmiş bir yetenek olduğunu anlar. Herkesin, her şeyin kokusunu almakta, tüm kokuları üretmekte gerçek bir dahi olan bu genç adam, kendi kokusunun olmadığını, bulunduğu yerlerde insanların kendisinden çıkan kokuyu alamadıklarını anladığı gün, dünyasını yitirir. Kendisi için tek çıkar yol, başkalarına sanki insanmış izlenimi verecek kokular sürünmektir. Toplum içinde bireyselliğini hiçbir zaman edinememiş, ama kendi benliğinin dışında her şeyi yaratabilmiş bir dahiyi sergileyen bu görkemli alegorinin olağanüstü bir akıcılıkla erişilen son bölümü, benzeri herhalde Kafka'da görülebilecek bir insanlık tragedyasının simgesidir.
Jean-Baptiste Grenouille, romanın muhteşem koku yeteneği olduğu halde kendi kokusu olmayan, bu uğurda da insan öldürmekten çekinmeyen kahramanıdır.



Veee Mim'e gelelim:

Lavanta kokusu : Annemi animsatir.
Kalemtrasla yeni acilmis kursun kalem kokusu : Ilkokulda, cop sepeti basinda kalem acma sirasina girdigimiz gunleri animsatir
Yagmur Kokusu : Cam kenarinda oturarak, poaca ve cay esliginde 5 cayini animsatir.
Zeytin Kokusu : Erdek'te gecirdigim, cocukluk yazlarimi animsatir
Kitap kokusu : Cozulecek binlerce soru barindiran test kitaplarini ve/veya Ankara DOST Kitabevi'ni animsatir...
Bebek Kokusu : Kardesimi animsatir.

Ben Kimleri mimlesem?
Buyursunlar efendim :)

Goddess Artemis
KYBELE F
Khaos
Kupa Kızı (ceren)
e.t.
Toslumbaga
Absalom

Ekim 12, 2009

UZLAS-MA


Bugun bir konu icin, uzun ugraslar vererek en sonunda anlasma sagladigimizi sanma safligini bir kez daha gosterdigim,
Yarin sanki bugunu hic yasamamisiz gibi, kaldigi yerden devam edeceginden emin olduklarima;


"...Hayatimdan bu kadar cok zaman caldiginiz icin sizi hic sevmiyorum... Hic etik degilsiniz!"


Aramızda Kal(ma)sın :)

Ben bu pazar gunu home-office calismak zorunda oldugumdan, pazar gununu lap-top- mailler ve uzaktan kumanda cihazi uclemesi ile gecirdim. TV8'de "aramizda kalsin" diye bir program var(mis), Pazar gunleri. Seda Akgul diye bir bayan sunuyor, gorunce tanirsiniz, daha once de haber spikeri idi sanirim. Her program dunku kadar keyifli midir bilmem ama ben dun cok severek izledim.

Yeni kitabi cikmis 3 kisiyi davet etmisti konuk olarak. Hem bu kitaplarin tanitimini yaptilar, hem yazarlari tanitmis oldular hem de halk roportajlari ile kitapta verilmek istenen mesajlarin, halk arasinda nasil kabul gordugunu anlamaya calistilar. Her hafta bu kivamda mi bilmem ama keyifli bir programdi dunku, ileride de denenebilir bence tavsiye ederim.
Bunun yanisira, programda tanitilan 3 kitaptan da bahsetmek istiyorum. 1 tanesi ozellikle oldukca orjinal ve sahsina munhasir bir arastirma olmus gercekten.

1) Sinem Ersever : "Bir Arızanın Anatomisi" : Oyle boyle degil, arizanin her cesidini arastirmis ve yazmis yazar. Baslangic noktasi da su olmus, etrafindaki herkes ona, ya sen arizasin valla demeye baslamis. O da nedir ki bu ariza olma hali, neden yani falan diye dusunmekten hareketle, tonla arastirma yapmis ve kitabi yazmis :) Cok merak ettim okuyacagim ben, icinde de bir test varmis, ariza skalanizi olcuyormus. (Erdil Yasaroglu, -diger konuktu kendisi- cozmus, 37 cikmis!, arasira ariza yani :P)








2) Erdil Yaşaroğlu : "Komikaze 13- Serseriler" : Bilenler bilir, cok soylemeye gerek var mi? Erdil Yasaroglu, bilgisayar ortaminda nasil cizim yaptigini da gosterdi programda.


3) Omer Ozguner : "Baskasini seviyorum" : Bu bir ilk romanmis. Oyle kolay kolay soylemeye cesaret edilemeyen bir cumle ile baslayan ve aldatmanin ve aldatilmanin farkli boyutlarda ama tum insani evrelerini anlatan bir kitapmis. Okumamistim ben de. Ancak programda o kadar ovdu ki Seda Akgul kitabi, heyecandan son sayfasina cay doktum falan dedi! Sanirim aliciim ve okuyiciim...



Ilginizi ceker belki, kitaplar ya da bu program... Paylasmak istedim :)
Sevgiler...

Ekim 11, 2009

Dusunursem Gozyaslarim Beni Bogacak...



Ben artik,


Haber izleyemiyorum. Gazete okuyamiyorum. Dunyaya gozlerimi sıkı sıkı kapatıp, aptal diziler izlemek, ve muzik dinlemek ve sinemaya gitmek falan seklinde haberlesmek istiyorum bu dunya ile.
En azindan, gecici bir muddet boyle olsun. Beynim uyussun, dusunemeyeyim istiyorum. Dusunursem, alip basimi gitmekten korkuyorum. Dusunursem, yarindan korkmaktan, kendi yarinim garanti olmadigi halde bir de bu yarina yeni bir can ortak ediyor olmanin vebali ile hesaplasmaktan korkuyorum. Dusunursem, hic susmamacasina katila katila aglamaktan korkuyorum.
Benim adima verilen kararlarda, en ufak bir gorus birligim olmadigi halde, ayni gemide zorunlu istikamete mecbur yolcuyum. Deniz tutuyor beni, midem bulaniyor, inmek istiyorum bu gemiden. Yuregi akca pakca, adaletli ve insaniyetli, merhametli kisilerin cokca oldugu bir limanda.
Kemikleri sizlamasin yuzbinlerce sehidin, tek bir butun, millet olmanin kiymetini bilelim, yarin bugunu ozlemeyelim... Umarim...

Ekim 09, 2009

Seni Saklayacağım



"Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın,
Benzemiyor gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.
Bir seviyi anlamak

Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.
Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın. "

Özdemir Asaf

BEBESHOP.com


Bu aralar, fiziksel olarak hayatimdaki en buyuk seklime ulastigim icin, degil yurumek, oturmakta zorlandigimdan :), cok sevdigim alisveris konusu bile bana pek zevk vermemeye basladi. Nereye gitsek, gozum bi soluklanacagim, bir sandalye koltuk bakar durumda.

Bu sebepledir ki, bebisin ufak tefek ihtiyaclarini almak icin internet alisverisi yapmam cok mantikli gozuktu gozume. Zaten markalar belli, urunler belli, e hadi o zaman dedim kendi kendime.

Belki hamis arkadaslar varsa, esinin dostunun bebegine hediye almak isteyen varsa ilgilenirler:Benim fark ettigim 3 tane buyuk online bebek ihtiyaclari sitesi var.
1 tanesi super hizli ve fiyatlari da uygun o yuzdeeeeen,

The Oscar goes to ;)

1) http://www.bebeshop.com/! urun cesitliligi super, fiyatlar piyasa fiyatlari, indirimde olanlar uygun, ve hizmet super. Pazar aksami siparis ver, pazartesi gunu kapinda olsun! (yani benimki oyle oldu en azindan) Ayrica yeni uyelere, sembolik bir indirim de yapiyorlar.
Ikinci sirada http://www.bebefix.com/ var... Oldukca bol secenek var bu sitede de. Firmanin Sivas'ta olmasi dolayisi ile bazi urunlerin tedariginde gecikebiliyorlar. Yani hizmet cok hizli degil. Ama aceleniz yoksa degerlendirilebilir.
Son olarak, http://www.e-bebek.com/ magazasi var. Bildigimiz, e- bebek magazalarinin online sitesi. E-bebek magazasini genel olarak piyasaya gore pahali buldugumdan cok tavsiye etmem. Ancak en populer urunler, yeni ne var falan diye bakmak icin uygundur...

Ekim 06, 2009

PTT Kargo -Komik


PTT Kargo hizmeti vermeye baslamis. Yillarin deneyimi falan der guvenirsiniz diye, kisa bir deneyim paylasimi icine gireyim dedim...

Ayin 28inde kargoya verilip, 29 unda Turkiye'ye ulasmis bir kargomun, PTT kargo araciligi ile bana ulasmasini bekliyorum Bugun 6 Ekim! Amerika'dan buraya 1 gunde gelen kargo, 7 gundur bana gelmiyor...

Cagimizi yakalamak adina, bir internet hizmeti veriyorlar, gonderi takip no su giriyorsunuz, kargonun durumunu gosteriyor. Buraya kadar gayet musteri odakliyiz di mi?

Internete gore, benim kargom 1 Ekim'de dagiticiya (sube oluyor herhalde dagitici kisisi) ulasmis ama halen bana ulasmadi! 1 Ekim sonrasi icin de bir kayit yok.

Aradim musteri hizmetlerini anlattim derdimi, cici bir kizimiz, dagiticiyi aradiniz mi dedi...Dagitici kimdir, telefonu nedir aramadim tabii dedim. Kaydedin o halde numarayi dedi. Numarayi aradim, beni baska bir numarayasevk etti. Bu numarayi da aradim, tam 3 kisiye ayri ayri derdimi anlattim (ki bu kisiler, hitap olarak pek cici davranmadilar bana). Neyse bagris cagris, birisi cagirildi telefona... Bak, telefon geldi, suraya teslimati ne zaman yapacaksin dendi kendisine. O da aldi telefonu, kargonuz burda su an dedi. Peki ne zaman gelecek dedim?
Ne zamana istiyorsunuz dedi!!!!!
Dumur oldum, cevap veremedim bi muddet! Tabii ki en kisa zamanda, 5 gundur neden gonderilmiyor dedim. Gelir bu hafta icinde dedi telefondaki ses...
Yani demem odur ki, ozel kargo sirketleri varken, onlarla kiyaslanabilecek bir hizmet vermiyor bu yeni yapilanma... Kurtulamiyoruz rahatliktan, bu zihniyetten.
Bilgimiz olsun :)

Sevimsiz Giysi - Hamile Pantalonu


Gunduz ve gece arasindaki sicaklik farki iyice belli olmaya basladi. Zaten hamilelik surecinde insan ne giyse olmamis gibi geliyor, bir de bu sicaklik farklari sebebi ile bu konu iyice bir problem halini aliyor.

Yaz basinda, ilk hamile hevesi ile aldigim guzel elbiselerim vardi, tum yaz giydim onlari... Hell Klar, Ebru Maternity ve Secen hamile ve de semt pazarlarindan :) Bu elbiseler simdi ince gelmeye basladi.

Hamile pantalonu giymeyi de ben sevemedim bir turlu. Bildigimiz pantalon duzeneginin bel kismina eklenmis 1 karis penye eklerle yukseltilmis bir bele sahip bu acayip kilikla rahat edebilen varsa tebrik edecegim. Hayir ben rahat etsem, fiziksel olarak bebisin rahat etmesi imkansiz gibi geliyor! Beline ribana denen, 1 parmak kalinliginda delikli lastik gecirmisler, siksan rahatsiz oluyorsun tam gobeginde lastik, sıkmasan dusuyor pantalon! Velhasil kelam kis hamilesi olmadigima sukrediyorum bu pantalonlar sebebiyle.

Ancak, aksamlari havalar o kadar sogumaya basladi ki, meshur sahil gezilerimizi yaparken, kalin giyinmek gerekiyor. Iste sorunsal basliyor o noktada. Penye elbiselerimiz olmaz, hamile pantalon ve esofmanlari ile de rahat edemiyoruz! Mecburen, eskiden giydigim esofmanlari giyiyorum gobek alti, ustune de kocisin montlari, pek bi komik oluyorum.

Dun aksam, o kadar esiyordu ki hava kulaklarim dondu. Bugunku yuruyuste kulakliklarimi da takacagim. Sahken sahbaz olurum en fazla di mi?
 

Best Wishes... | Creative Commons Attribution- Noncommercial License | Dandy Dandilion Designed by Simply Fabulous Blogger Templates